Ihlamur kokulu sokaklarında,
Şu gönlümü sana verdim Bilecik
Bereket fışkıran topraklarında
Tarihin sırrına erdim Bilecik
Edebalı dergahında okudum
Tezgahında ipek şallar dokudum
Bülbül oldum bağlarında şakıdım
Taze goncaların derdim Bilecik
Horasan’dan gelen Türkmen kocası
İhsan etmiş O Yüceler yücesi
Hikmet dolu sözlerinin hecesi
Dergahında ikrar verdim Bilecik
Ertuğrul’un makamında hislendim
Bin senelik bir çınara yaslandım
Dursun oldum Osman diye seslendim
Uzaklardan O’ nu gördüm Bilecik
Söğüt yaylasına bir çadır kurdum
Haber saldım dört köşeye duyurdum
Hal hatırın sordum aşla doyurdum
Kardaşım bağrıma sardım Bilecik
Soframa aş suyuma tas toprağın
Cana şifa yare libas yaprağın
Mekanımı süsler mermerdir dağın
Her işinde bir sır gördüm Bilecik
Cennet’e benzettim gelen baharı
Dallarda kirazı üzümü narı
Nil misali Sakarya’nın kenarı
Kıyısına kilim serdim Bilecik
Pazaryeri Pazarından bir testi
Söğüt’ün kirazı dalları bastı
Osmaneli nehir boyu yol üstü
Tarlasında karpuz kırdım Bilecik
Buğday pancar Gölpazarı ovası
Çam kokuyor Yenipazar havası
İnhisar’ın narı derdin devası
Bozüyük’de otağ kurdum Bilecik
Yine duyulmalı adın cihana
En başa yazılmak yakışır sana
Uzak diyarlara giden kervana
Senin nişanını verdim Bilecik
Sanayide ön saflara geçersin
Hedefini ufuklardan seçersin
Gül olur dört yana rayha saçarsın
Seni yarınlarda gördüm Bilecik
Sen ki Osmanlı’nın esas beşiği
Mağdurun mazlumun umut ışığı
Coşturdun bu Hakkı denen aşığı
Telimi bir daha gerdim Bilecik